Haluk Özden Click for Artist Information

2005 Dönemi Serisinden, 60x60 Cm. Edisyon Numarası: 1/36, 2022 Yılı, Fine Art Print (İmzalı)

Haluk Özden

Haluk Özden

(1955-)

İstanbul - Moda’da 21 Ekim 1955 tarihinde doğdu . İlk , orta ve lise eğitimini Galatasaray Lisesi ‘ nde tamamladı . Fransa ‘ nın Grenoble kentinde 1 yıl ekonomi okudu . Ardından Türkiye ‘ye dönerek Mimar Sinan Üniversitesi ‘ nin ( D.G.S.A. ) Grafik Sanatlar bölümüne girdi.

Akademi yılları boyunca lise döneminde başlamış olduğu klâsik, caz ve rock gitara daha da yoğunlaşarak çeşitli dinleti ve konserlerde yer aldı. Akademi tiyatro kolunun 1979 ve 1980 yıllarında sahnelediği ve ODTÜ tiyatro şenliğine de katıldığı Wolfgang Borchert’in ‘‘Kapıların Dışında‘‘ ve Bertolt Brecht‘ in ‘‘ Anlaşmanın Önemi ‘‘ oyunlarına müzikler yazdı ve sahnelenişleri esnasında akademili müzisyen arkadaşlarından oluşturduğu gruplarla birlikte bunları seslendirdi.

1983 yılında yüksek lisans diplomasını üstün başarı ödülüyle alarak mezun oldu . 90’lı yılların başlarına kadar geçen dönemde serbest grafik çalışmaları yaptı ve müzikle uğraştı. Bazı caz albümlerinde ( Önder Focan’ın ‘‘ Sekiz ‘‘ isimli albümü gibi ) ve canlı performanslarda misafir sanatçı olarak yer aldı. Ardından grafik çalışmalarını tamamen bırakarak tuval resmine yoğunlaştı . Henüz hiç bir sergi açmamışken 1999 yılında Turkcell’ in düzenlediği resim yarışmasında " Hermetik Temas " adlı yapıtıyla birincilik ödülüne lâyık görüldü. Resmin ve müziğin yanı sıra spiritüalizm, ezoterizm ve felsefeye de olan ilgisi nedeniyle Metapsişik Tetkikler ve İlmî Araştırmalar Derneği (MTİAD) üyesi sıfatıyla konferanslar verdi, radyo programları ( Meta FM - 105.6 ) yaptı ve birçok kitabı Türkçe’ ye çevirdi. Bunlar arasında 2008 yılının Kasım ayında Ruh ve Madde Yayınları tarafından yayımlanan Plotinos’ un Enneadlar’ı sanatçının aynı zamanda son dönem yapıtları üzerinde de etkili oldu.

İlk dönem resimlerinde biraz da tekniğinin ona tanıdığı imkânlarla kısmen fotorealist ögeler de kullanarak fantastik ve gerçeküstücü kurgulamalara başvurdu . Ancak fizik-üstü gerçeklikleri de ön plâna çıkarma eğilimiyle , bunu en iyi ifade tarzı olarak gördüğü soyut resime yöneldi . Her iki anlayıştaki resimlerini de aynı sergi salonunda bir arada sunduğu üçüncü sergisinin ardından , “ evrensel hareketin özüne nüfûz etme çabasının bir ürünü ’’ olarak tanımladığı ve “ Kinesis ’’ (hareket , devim , devinim) adını verdiği dördüncü sergisiyle birlikte yalnızca geometrik soyut tarzda eserler ürettiği yeni bir döneme girdi . 2006 ve 2007 yıllarındaki yapıtları çok ses getirerek büyük beğeni topladı ve hemen ardından da Adnan Çoker tarafından kendisini taklit etmekle itham edildi .. 2007 yılında Mine Sanat Galerisi ' ndeki " Anlıksal Yansımalar " sergisine , Çoker ' in Özden ' i mahkemeye vermeye hazırlandığı ve sonradan ' asılsız ' olduğu ortaya çıkan iddiasıyla bir avukat , bir hâkim ve Çoker ' in bilirkişi olarak tâyin ettiği ve ona yakınlığı ile bilinen bir sözde sanat eleştirmeni tarafından bir baskın ziyaret yapıldı , göstermelik bir rapor da tutuldu. Özden , buna karşılık olarak gayet sert bir yanıt yazarak avukatı aracılığıyla dosyaya koydu. Tabii ki mahkeme filan olmadı , ama Özden de karşısındakinin hayli ilerlemiş yaşını hesaba katarak hukuk yoluna başvurmak yerine sanatsal yolla cevap vermeyi tercih edip ‘‘ Ad Reinhardt ve Robert Irwin’ e Saygı ’’ isimli tablolarını 2008’ de katıldığı iki sanat fuarında art arda sergiledi . Bu hareket hem büyük bir yankı uyandırdı, hem de ülkemiz çağdaş plâstik sanatlar ortamında o güne dek hiç sorulmamış birtakım soruların da sorulmasına neden olarak yeni tartışmalar başlattı. ' Reinhardt ve Irwin ' e Saygı ' tablolarını fuarlardaki kişisel sergileri de dahil olmak üzere 2012 yılına kadar sürdürdüğü tüm bireysel etkinliklerinde sergiledi.

2001 yılından başlayarak 2012 ' ye kadar 19 kişisel sergi açtı ve 2014 yılının sonuna kadar da pek çok karma sergiye katıldı. Yapıtları özel ve tüzel koleksiyonlara girdi. Bunu izleyen süreçte , Çoker ve onun sempatizanları tarafından 2007 yılından başlayarak tüm sanat piyasası ve ortamı çapında yürütülmüş olan kendisi aleyhindeki negatif algı operasyonunu ve ülkemiz sanatseverinin bu durumu kabullenişini , bazıları özellikle sanat fuarları sırasında olmak üzere kişisel sergilerinde uğradığı sözlü sataşma ve tâcizleri , ardından da sosyal medyada paylaştığı ve dünyada bu ekol dâhilinde neler yapıldığını gösteren belgelerin uyandırması gereken etkinin gerçekleşmemesini ve bunlara âdetâ kasıtlı biçimde sessiz / tepkisiz kalınmasını , dünya çağdaş resim sanatındaki bu akımın şemsiyesi altında kendisinin tamamen özgün form ve fikirlerden oluşan yapıtlar üretmiş olduğunun ve asıl onu taklitçilikle itham edenlerin ülkemiz insanının tanımadığı yabancı sanatçılardan fikir ve form alıntılayarak bunları kendileri yaratmış gibi yaptıklarının da açık seçik biçimde kanıtlanmasına rağmen sanat camiasının bütün bu belgeler ve gerçekler karşısında son derece bilgiye kapalı , kayıtsız , hattâ sanat piyasasında dönen manipülasyonlara tamamen boyun eğip teslim olmuş bir tavırda kalmakta ısrar edişini üzülerek gözlemledi ve tüm bu koşullarda daha fazla resim yapmayı ve sergiler açmayı anlamsız bularak aktif sanat yaşamına son verdi ..

Sanat Anlayışı

Klâsik resim kökenli olmadığı için kompozisyonlarında ve tekniğinde kendini tamamen özgür hisseder. Ancak sanatta gelişigüzelliği, özensizliği ve zihin karışıklığını reddeder. Estetik değerleri ön plânda tutar ve yapıtlarını mükemmeliyetçi bir anlayış ve teknikle gerçekleştirir. Platon’ un İdea kuramı ve Plotinos’ un bunun üzerine kurduğu öğretisi ( Neo-Platonizm ) son dönem yapıtları üzerinde çok etkili olmuştur.

Özden’ e göre sanatçı , sanatında maddenin cazibesinden sıyrılabilmeli, kâinatın özündeki yüce değerlere ve kanunlara yönelmeli, bunları özümseyebildiği ölçüde yapıtları kanalıyla topluma hissettirmelidir. Bu nedenle kendi sanat anlayışına ‘‘Kontamplasyonizm’’ adını vermiştir. Bu Türkçe’ de tek kelimelik bir karşılığı olmadığından Fransızca’ daki “contemplation’’ kelimesinden türetmiş olduğu bir sözcüktür . “ Kendi iç âleminin, özünün, ruhsal gözle seyrine dalma, temâşâ etme’’ anlamlarına gelir.